6 Ağustos 2008 Çarşamba

Binbirdelik otu


Binbirdelik otu (Hypericum perforatum), Sarı kantaron, Kılıç otu, Mayasıl otu ve Koyunkıran olarak da bilinir, sarı kantarongiller (Hypericaceae) familyasına dahil bir bitki türü.
Esas olarak dünyanın bir çok yerinde bulunan bir bitkidir. Avrupa'da tarla, yol ve orman kenarlarında kendiliğinden yetişen bitki Kuzey Amerika'ya da uyum sağlamış ve doğal olarak kırlarda yetişmeye başlamıştır.


Kullanılan kısımları
Çiçeklenme döneminde bitkinin çiçek ve tomurcukları veya tüm toprak üstü kısımları toplanarak hemen kurutulduktan sonra kullanılır. Avrupa'da uzun süredir ruhsal bozuklukların tedavisinde kullanılan Amerika'da da oldukça popüler bir bitki türüdür. Geçmiş tarihlerde sarı çiçekleri toplanarak güneş ışığı alan bir yerde zeytinyağında bekletilirdi. Bu yağ kırmızı renk aldıktan sonra oluşan merhem yara iyileştirici olarak ve özellikle de yanık yaraları ile yatalak hastalarda oluşan yaralarda tedavi edici olarak kullanılırdı. Bitki eski Yunan ve Roma medeniyetleri zamanında kötü büyülere karşı koruyucu olarak ünlenmişti.

Özellikleri

Son zamanlarda Amerika ve Avrupa'da en çok satılan bitkidir.
Hiperisin ve psödohiperisin gibi bileşikler bitkinin %0.05-0.3 ünü oluşturan karakteristik bileşenleridir. Bunun yanında bitkide %0.9-5.0 oranında hiperforin ve adhiperforin ile yaklaşık %4 kadar çeşitli flavonoid türevi bileşikler bulunmaktadır.
Çay şeklinde ve hazır tablet veya kapsül halinde preparatları mevcuttur.

Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır.

Kullanım alanları

Hafif ve orta şiddete depresyonlarda alternatif bir antidepresan ilaç olarak önerilmektedir. Bu konudaki birçok otorite bu bitkiyi özellikle menapozun oluşturduğu ruhsal bozuklukları önlemek için uygun bir bitki olarak görmektedir. Antidepresan özelliği hayvan deneylerinde ve çeşitli klinik deneylerde kanıtlanmıştır. Ayrıca, alkol, nikotin ve kafein gibi maddelerle oluşan bağımlılıkların tedavisinde yararlı olabileceğini gösteren deneysel kanıtlar bulunmaktadır.
Bitkinin gece beynin pineal bezinden melatonin salınımını arttırarak uykuyu güçlendirdiği bildirilmiştir
Bir çalışma bitkinin düşünsel yoğunlaşmayı arttırdığı, kavrama yeteneğini geliştirdiğini rapor etmiştir.Ancak bu etki kuramsaldır.
Antiviral ve antibakteriyel etkileri vardır. Bileşenlerinden olan hiperisinin AIDS hastalığının etkeni olan HIVvirüsünün de aralarında olduğu çeşitli virüslere karşı etkinliği deneysel olarak kanıtlanmıştır.
Antienflamatuvar etkisi vardır.
Derinin melanin kaybı ile birlikte giden ve kısmi renk bozuklukları ile karakterize vitiligonun tedavisinde yardımcıdır.
Birçok antienflamatuvar ilaçtan farklı olarak mide üzerinde olumsuz etkilerinin bulunmadığı, hatta ülser tedavisinde de etkili olduğu rapor edilmiştir.
Halk arasında ishal tedavisinde, romatizmal ağrıların tedavisinde, çocukların gece işemelerinde, gut hastalığının tedavisinde kullanılmıştır.
Halk arasında sarılık hastalığına karşı ve yara iyileştirici olarak kullanılmıştır, bu etkileri deneysel olarak da kanıtlanmıştır.
Kanser tedavisinde de oldukça etkilidir. Özellikle kanserli tümörlerin yok edilmesinde ve kanserin yayılmasında kanser tümörlü hücrelerin damarlanmasını önlemede çok etkilidir. Uyuşturucu, eroin, esrar, morfin bağımlılıklarının tedavisinde çok etkilidir. Hiv virüsleri üzerinde çok etkilidir.
Bitki hakkındaki yoğun araştırmalar hala sürmektedir.

Yan etkiler ve etkileşimleri

Hamilelerde kullanılması yeterli klinik çalışma olmadığı için önerilmez.
Açık tenli kişilerde bitki kullanımı sırasında ışığa karşı hassasiyet oluştuğu için ışıklı ortamlardan sakınmaları önerilir.
Veterinerlikle ilgili kaynaklar bitkiyi ışığa karşı duyarlılık oluşturduğu için zehirli otlar sınıfına koyarlar.
Bazı hastalarda sindirim bozukluklarına neden olmuştur.
Bazı kişilerde alerjik reaksiyonlara sebep olabilmektedir.
Çeşitli ilaçlar ile olumlu ya da olumsuz etkileşimleri olabilmektedir. Bu nedenle ilaç tedavisi altındaki hastaların hekimlerine danışmadan bu bitkiyi içeren preparatlar kullanılmamalıdır.
Yan etki ve/veya etkileşim durumlarında kullanımı kesmek gerekir.

16 Temmuz 2008 Çarşamba

FINDIK

American fındığı


Morfolojik özellikleri
Basit, yuvarlak yaprakların kenarları çift dişli, ucu sivridir. Çiçekler yapraklardan hemen önce ilkbaharda açar. Bir evciklidir. Erkek çiçekler kedicik şeklinde 5-12 cm uzunluğunda sarı renklidir. Dişi çiçekler çok küçük, kış boyunca tomurcuklarda gizlenir, 1-3 mm uzunluğunda kırmızı renklidir. Nuks meyve 1-2.5 uzunluğunda 1-2 cm çapındadır, kabuğun etrafını tamamen veya kısmen kuşatan bir kadehcik bulunur. Kadehciğin şekil ve yapısı fındık türlerinin teşhisinde önemlidir.




Çok iyi bir enerji kaynağıdır.Vücuda güç ve enerji verir.Beden ve zihin yorgunluğunu giderir. Fındık, kalp ve damar sağlığı açısından çok faydalıdır. Kolesterolü düşürür.Kalp ritmini ayarlamaya yardımcı olur. Düzenli olarak her gün fındık yemek Kalp krizi geçirme riskini azaltmakta çok etkilidir. Kansızlığa iyi gelir.Vücut ve kemik gelişimini destekler.Hamilelerin hem kendileri için hem de doğacak çocuk için fındık yemeleri çok faydalıdır.Cinsel gücü arttırır.Varislere iyi gelir. Fındık, soğuk algınlığı ve akciğer hastalıklarına da faydalıdır.Ayrıca, cildi güzelleştirir.
Fındık Nasıl tüketilir? Fındık yaş ve kuru olarak tüketilebilir. Fındığın yağı da tüketilir. Yaş fındık fazla yenirse ishal yapar. Fındık yağı böbrek taşlarını ve kumunu düşürmeye yardımcı olur. Böbrek ağrılarına iyi gelir. Ayrıca, bağırsak kurtlarını düşürür. Bununla birlikte, yüksek tansiyon ve midesinden şikâyeti olanların fazla kullanmamaları tavsiye edilir.
Giresun fındığı
Tombul fındık
Kargalak Fındık
Uzunmusa fındık
Cavcava fındık
Kalınkara fındık
İncekara fındık
Çakıldak fındık
Kuş fındık
Acı fındık
Yassıbadem fındık
Yuvarlakbadem fındık
Palaz fındık
Foşa fındık
Mincane fındık
Kan fındık
Sivri fındık
Ham fındık
Yağlı fındık

13 Temmuz 2008 Pazar

ÇAY



ÇAY
Latince Adı: Camellia sinensis (Syn: Thea sinensis)
Familya: Theaceae
Diğer İsimleri:
Genel özellikleri:

Çaygiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdu Çin ve Güneydoğu Asya olan çay, günümüzde tropikal ve astropikal iklimi olan birçok yerde, değişik kültür formlarıyla yetiştirilmektedir. Ülkemizde de Doğu Karadeniz bölgesinde, Rize ve çevresinde çay üretimi başarıyla sürdürülmektedir. Çay, başlıca üç ana doğal türü ve bu türlerden elde edilmiş pek çok melezi olan, bazı türlerinde boyu 20 myi bulan ama sürekli budanarak boyu kısaltılan, böylece ortalama boyu 1,5-3 m. olabilen çokyıllık ağaççıktır. Kısa saplı, almaşık dizili, derimsi yapılı, uzunca ve sivri uçlu, kenarları dişli yaprakları vardır. Çiçekleri beyaz: bazı türlerde hafif sarı ya da pembemsi renkli ve hafif kokuludur. Bitkinin tohumlarını taşıyan meyvesi odunsu yapılı, üç gözlü ve kapsül biçimlidir. Çay bitkisi yılda ortalama 1.500 mm.lik düzenli yağış alan iklime gereksinir. Doğrudan güneş gören asitli, derin, süzek ve özellikle kireçsiz topraklan sever. Tohumuyla ya da gövde çelikleriyle çoğaltılır.Dünyada en çok tüketilen içitlerden biri olan çay, bitkinin yapraklarının elle toplanıldıktan sonra çeşitli işlemler sonucu mayalanmadan kavrulması, soldurulması, kıvrılması ve kurutulması sonucu elde edilen ürünün demlendirilmesiyle hazırlanır. Kara ve yeşil çay adları verilen, iki önemli türü vardır. Kara çay daha çok sevilerek tüketilir. Çay yapraklarında kafein, tein, teofillin, teobromin alkolitleri, tanen, uçucu yağ ve az da olsa B vitamini bulunur, insanda tutkunluk derecesinde çay içme isteği yaratan, çayın içerdiği kafein ve tein adlı maddelerdir.
Etki ve Kullanım:
• Aşırı içilmemek koşuluyla bedeni ve sinirleri uyarmada olumlu etkileri vardır.
• Midevidir: Sindirimi kolaylaştırır.
• Peklik vericidir, özellikle yeşil çay diyareye karşı kullanılabilir.
• Terleticidir. Şekersiz içtiğimizde sıcak havalara dayanmamızı sağlar.
Bu etkileri sağlayabilmek ve sözgelişi 6 büyük fincan tüketebilmek üzere çay şöyle hazırlanır: Piyasada satılan çaylardan alınır. 1-1,5 litre kadar su kaynatılır. Demliğe konan 3-4 tatlı kaşığı çay üzerine bir miktar kaynar su dökülür. Geri kalan suyun çaydanlıkta ve kısık ateşin üzerinde kaynatılmasına devam edilirken demlik de çaydanlığın üzerinde durur, işlem 20 dakika sürdürülürken demlikteki çay demlenmiş olur. Böylece demlenen çaydan fincanlara uygun miktarda konur ve üzeri çaydanlıktaki sıcak suyla tamamlanır. Bu şekilde hazırlanmış olan çay, kişinin seçimine bağlı miktarda içilir.
• Ayrıca çayın doku büzücü ve mikrop kırıcı etkileri de vardır. Bu özelliklerinden mikrop kapmış ya da kanlanmış gözlerin çay banyosuyla iyileştirilmesinde yararlanılır.Yukardaki tarife göre demlenip hazırlanmış çaydan bir fincan alınıp ılıtılır. Ve şikayet konusu göze bu çayla kompres yapılır. Bu yöntem geleneksel ve ilkel gibi görünse de, gözlerin iyileştirilmesinde etkili olur.
UYARI• Çayın aşırı miktarda tüketilmesi uykusuzluk ve kalp çarpıntısına neden olabileceği gibi, başka sakıncalar da doğurur, özellikle yüksek tansiyonu: kalp ve sinir rahatsızlıkları bulunanlar, böbreklerinde kum ya da taş, bağırsaklarında peklik illeti çekenler, olabildiğince çaydan uzak durmalıdır.

Semizotu



Semizotu
Latince Adı: Portulaca oleracea
Familya:
Diğer İsimleri: potulak
Genel özellikleri:
Semizotu tek yıllık bir yabancı ottur. Sap 100 cm kadar uzunluğunda, yatık durumda ve etlidir. Saplar menekşe kırmızısı rengindedir. Yapraklar etli ve genellikle alt kısmı kırmı-zıdır. Çiçekler bireyli veya demet halinde topludur. Taç yaprakları sarı renktedir(Şekil 48). Bir bitki ortalama 10.000 adet tohum yapar. tohumlar su, rüzgar, ekim aleti ile dağılırlar. Tohumlar karanlıkta çimlenme kabiliyetini 19 yıl muhafaza ederler. Kesilmiş saplardan yine hızla gelişebilirler. Semizotu her tip toprakta yetişir. Tohumlar Haziran ayında toprak sıcaklığı 20-25ºC'ye ulaştığında çimlenir. Temmuz ayından Eylül ayına kadar çiçek açar ve tohum verir.
Etki ve Kullanım: Demir ve C vitamini bakımından zengindir.
Yeşil yapraklari ve körpe dallari sebze olarak yenir. Mayhoş bir tadı vardir.
Besleyici bir sebzedir.
Mide ve barsak kanamalarında ve kanlı idrarda faydalıdır.
Kanı temizler.
Şeker hastalığında susuzlugu giderir.
Uykusuzluk, sinir ve zihin yorgunlugunda faydalıdır.

GİNSENG


GİNSENG
Latince Adı: Panax ginseng
Familya:
Diğer İsimleri: Kore ginsengi, Amerika ginsengi

Genel özellikleri:
Sarmaşıkgiller (Aralyagiller) familyasındandır. Kore ginsengi (P. ginseng) ve Amerika ginsengi (P. quinquefolius) adını taşıyan, hemen hemen benzeri özellikleri olan, iki önemli türü, dayanıklı ve çokyıllıktır. Ülkemizde ginseng bitkisi yetişmez. Ginseng türleri 30-45 cm. arasında boylanabilir. Kenarları düzgün oval biçimli yaprakçıkları, yaz sonuna doğru açan sarı ya da pembe renkli küçük çiçekleri vardır. Daha sonra bu çiçekler, içlerinde tohumu taşıyan parlak kırmızı renkli bileşik meyvelere dönüşür. Bitkinin iğ biçiminde, etli ve sarıdan açık kahverengine kadar değişen renkte kökleri olur. Orman altı gölgelik yerleri: serin ve humuslu toprakları seven ginseng türleri, tohumuyla çoğaltılır, önemli ürünü olan kökü 3-9 yıl sonra alınır.Çinliler tarafından en az 2000 yıldan beri sağlığa yararlı özellikleri bilinen ginseng bitkisi, panaksosit adı verilen glikositleri, saponin ile B ve D grubu vitaminleri içerir.

Etki ve Kullanım:
• Afrodizyaktır: Cinsel yetersizliğe karşı kullanılır.
• Toniktir: Akılsal ve fiziksel gücü artırır.
• Uyarıcıdır: Yorgunluk, güçsüzlük ve strese karşı dirençsizlik sorununu ortadan kaldırır.
• Kişinin fiziksel performansını ve hayatiyetini artırır. Onu fiziksel yönden zirveye taşır.
• Merkezi sinir sistemini güçlendirir.
• Düşük tansiyonu normal düzeye çıkarır.
• İştahı açıcı ve sindirimi kolaylaştırıcıdır.Bu etkileri sağlamak üzere ya ginsengin kökü günde birkaç kez çiğnenir ya da 1/2 tatlı kaşığı ginseng kökü tozu 1 bardak suya konulup kaynama noktasına kadar ısıtılır. Sonra ateş kısılarak 10 dakika süreyle ısıtma işlemi sürdürülür. Böylece hazırlanan dekoksiyondan günde üç kez birer bardak içilir.
UYARI• Ginseng alımı bazı kişilerde baş ağrısına neden olur.

7 Temmuz 2008 Pazartesi

Enginar



Enginar (Cynara scolymus), Papatyagiller familyasından mavi-mor renkli çiçekler açan, 50-150 cm boyunda çok senelik otsu bir bitki. Güney Avrupa ve Akdeniz çevresinde yetişir.


Morfolojik Özellikleri
Gövdeleri dik, kuvvetli, sert ve boyuna olukludur. Yaprakları sapsız, büyük, uzun-oval ve parçalıdır. Çiçekler üst yaprakların koltuğundan çıkan, uzun sapların ucunda büyük başçıklar halinde toplanmıştır. Çiçek tablası etlidir. Hepsi tüp şeklinde olan çiçekleri ve bunların aralarında bulunan tüyleri taşır.

Faydaları
Enginar cynarin içerdiği için karaciğer ve safra kesesinde biriken nikotin, alkol ve yağın vücuttan atılımını sağlar. Ayrıca vücuttaki amonyak ve kolestrolü azaltır.
Bol A ve B içerdiğinden atardamar kireçlenmesini önlemekte ve safra kesesi rahatsızlıklarını gidermektedir. Bunun dışında cinsel gücü artırıcı, ateş düşürücü, vücudu kuvvetlendirici ve iştah açıcıdır. Romatizma, ishal, sarılık hastalıklarına ve sinirlere iyi gelir. ÇÇÇ

Yetiştiriciliği
Ana madde: Enginar yetiştiriciliği
Enginar genel olarak ülkemizde ve birçok ülkede vegetatif yolla üretilmektedir. Fransa, İtalya ve İspanya'da doğrudan tohumla üretilen çeşitler geliştirilmiştir. Enginarda vegatatif yolla üretim dip sürgünleri veya üzerinde gözlerin bulunduğu kök parçaları ile yapılabildiği gibi sadece gözlerin ana gövdeden çıkarılıp değişik ortamlarda köklendirilerek de yapılabilir. En yaygın üretim şekli sürgünlerle yapılan üretimdir.
Yeni kurulacak Enginar plantasyonlarında dikiminden önce toprak derin sürülmeli ve gübrelenmelidir. Derin sürümden sonra diskaro ve tırmık çekilerek toprak dikime hazır duruma getirilmelidir.
Dikim genellikle Akdeniz ve Ege bölgesinde Ekim–Kasım aylarında, Marmara bölgesinde ise Mart–Nisan aylarında yapılır. En uygun dikim masuralar üzerine sıra arası ve üzeri 1x1 m mesafe ile yapılır. Özellikler Bursa keramet köyünde meşhurdur.

Ürünler
Bir enginar likörü olan Cynar İtalya'da çok popüler olan bir alkollü içkidir. Enginar yapraklarının kurutulmasıyla elde edilen standardize edilmiş öz, kapsül veya toz şeklinde şifa özellikli diyet katkı maddesi olarak piyasaya sürülmektedir.

3 Temmuz 2008 Perşembe

Şifalı Yağlar ve Cildimiz..

Şifalı Yağlar ve Cildimiz..
Hangi yağ, hangi cilt için uygundur?
Aşağıda belirtilen yağlara ait özellikler genel olarak ifade edilmiştir. Eğer allerjik bir bünyeye sahipseniz veya aşağıdaki yağlardan herhangi birine karşı hassasiyetinizi ölçmek istiyorsanız basit bir allerji testi yaptırabilirsiniz.
Genel olarak pekçok yağ, masaj sırasında cilde direkt olarak uygulanmaz. Örneğin masaj için avakado yağı hazırlamak isteniyorsa, avakado yağı %10'u geçmeyecek bir oranda diğer taşıyıcı bir yağ (zeytinyağı, vb.) ile karıştırılacaktır.
Avakado : Kuru cilt tipi için uygundur. A, B, D, E vitaminlerini içerir.
Ayçiçeği yağı : Nemlendirici ve besleyicidir.
Bal : Kuru ciltler için önerilir.
Bergamot : Yağlı ciltler için iyi gelir, Hassas ciltler dikkat etmelidir.
Biberiye : Derinden temizlik sağlar, mikrop kırıcı özelliği vardır.
Buğday : Yıpranmış cildi besler. E vitamini açısından zengindir. A, D vitaminleri, protein ve mineraller içerir.
Gül : Tüm cilt tipleri için uygundur. Yumuşatıcı ve rahatlatıcıdır.
Havuç : Tüm cilt tipi için uygundur. Özellikle yüz temizliği için idealdir. Beta-Carotene, A, B, C, D, E vitamini açısından zengindir.
Hindistancevizi : Cildi besler.
Hint yağı : Cildi besler.
Jojoba : Tüm cilt tipleri için uygundur. A vitamini açısından zengindir.
Kayısı : Tüm cilt tipleri için uygundur. Özellikle yüz temizliği için idealdir. Akneleri temizler. A vitamini ve mineraller içerir.
Keten yağı : Yüz bakımında parlatıcı olarak kullanılır.
Kil : Ölü derileri temizler.
Lavanta : Hassas veya yağlı ciltler için uygundur. Akne tedavisinde kullanılır.
Limon : Yağlı ciltler için uygundur. Hassas ciltler dikkat etmelidir.
Menekşe : Hafif mikrop kırıcıdır. Hassas ciltler dikkat etmelidir.
Mısır Yağı : Yüksek miktarda E vitamini içerir.
Nane : Hassas ciltler dikkat etmelidir.
Papatya : Hassas ciltler için uygundur. Yumaşatıcı ve rahatlatıcıdır. Akne tedavisinde kullanılır.
Portakal : Kuru cildi besler, çok iyi bir cilt toniğidir. Kokusu ferahlatıcıdır.
Susam yağı : Cildi besler. E vitamini, protein, mineral ve amino asitler içerir.
Tarçın : Hassas ciltler dikkatli kullanmalıdır.
Tatlı Badem : Tüm cilt tipleri için uygundur. Protein, vitamin ve mineraller açısından zengindir.
Yasemin : Kuru ciltler için uygundur.
Zencefil : Hassas ciltler dikkatli kullanmalıdır.
Zeytinyağı : Cildi besler, nemlendirir.
hanimlar.com

Bitki Çayları İçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler!!

Bitki Çayları İçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler!!
Ege Üniversitesi (EÜ) Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bijen Kıvçak, yaptığı açıklamada, ilaç kullanan kimselerin, bitki çayı içerken hekime danışmalarının son derece önemli olduğunu vurguladı. Hastaların, kullandıkları ilaçlarla etkileşmeyen bitki çayı içmeleri gerektiğini belirten Prof. Dr. Kıvçak, ``En fazla tüketilen papatya ve ıhlamur gibi çayların bile çeşitli ilaçlarla etkileşimi vardır. Bitkinin içindeki etken madde ve kullanılan ilacın etkileşimi mutlaka hekime sorulmalı, hekim de eczacıya danışmalıdır. Örneğin, ısırgan tohumunun yararları kadar gizli kalp yetmezliği olan kimselerde kalp krizini tetikleyici bir yan etkisi vardır. Bu gibi durumların önüne geçmek için hasta, hekim ve eczacının işbirliği şarttır``dedi. Prof. Dr. Kıvçak, bitki çaylarının Sağlık Bakanlığı`nın denetiminde üretilmesi gerektiğini de ifade ederek, ``Bitkiyi toplayan kişinin ne kadar ehil olduğu, bitkinin nereden toplandığı ve hangi koşullarda kurutulduğu önemlidir. Başta egzoz gazı olmak üzere çeşitli dış faktörler nedeniyle bitki, şehir merkezinden toplanmamalıdır. Bitki, egzozun yaydığı ağır metalleri çektiği için bu durum çok tehlikelidir`` diye konuştu. Bu kriterlere dikkat edilmeden üretilen ve Sağlık Bakanlığı`nın onayı olmayan bitki çaylarının tüketilmemesi gerektiğini bildiren Prof. Dr. Kıvçak, özellikle son dönemde oldukça popüler bir bitki olan keten tohumunun yaygın kullanımında da yanlışlıklar bulunduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Kıvçak, ``Keten tohumu genellikle dövülmüş şekilde satılıyor. İçeriğinde sabit yağ, değişik asitler ve omega yağları içerdiği için bu bitkinin ezildikten sonraki iki günde tüketilmesi gerekir. Aksi takdirde mide ülseri ve kanser gibi tehlikeli hastalıklara yol açar. Bu yüzden ezilmemiş olarak alınıp tüketileceği zaman ezilmelidir. Ayrıca keten tohumu bitkisinin, halk arasında sanılanın aksine zayıflatıcı özelliği yoktur. Sadece bağırsak mekanizmasını harekete geçirerek metabolizmayı hızlandırır``dedi

haber7

Isırganın Saçlardaki İnanılmaz Etkisi!

Isırganın Saçlardaki İnanılmaz Etkisi!
Rahman’ın Rahmet hazinelerinden Şafî ismi’nin tecellisidir Isırgan...
Gerek çay gibi içilerek, gerek lapa yapılarak, gerekse suyundan faydalanılarak kullanılan, tohumları, kökleri, sapları ve yaprakları ile mucize gibi bir bitki.. Pek çok derde deva olan ısırganı taze bulabildiğimiz şu aralar bol bol almakta fayda var...

Saçlarınız;
ince telliyse,
dökülüyorlarsa,
püskül püskül olmuşlarsa,
yıpranmış görünüyorlarsa,
ısırgan otu tam size göre bir bitki...
Saçlarınız için ısırgandan mutlaka faydalanın.. Etkisini ilk kez kullanımdan itibaren mutlaka farkedeceksiniz inşaallah..
2 sap ısırganı sapları ve yaprakları ile birlikte küçük bir kaba koyup, üzerine 1 su bardağı kaynar suyu dökün. Ocağın altını açıp, 3 - 4 dakika kadar da kaynatın. Kaynattıktan sonra ocağın altını kapatıp 10 dakika kadar demlenmeye bırakın. Demlenen ısırganın suyunu güzelce süzün; hatta lapasında kalan suyu da süzgeçte bir kaşık yardımı ile ya da eliniz ile bastırarak süzün. Süzülen bu suyu saç diplerinize parmak uçlarınız ile masaj yaparak yedirin.
Isırganı demlerken, kaba sığması için ikiye ya da üçe kırarak ya da bitkiyi ince ince kıyarak da demleyebilirsiniz. (mutlaka eldiven kullanınız! )
Hergün düzenli olarak bunu yaptığınızda sadece bir haftada bir haftada bile saçlarınız eski sağlıklarına geri dönmeye başlıyor ve ilk ısırgan suyu tedavisinden itibaren dökülme duruyor. Bir kaç ay boyunca düzenli olarak sürekli yaparsanız eğer, (saç kökleriniz ölmemiş ise) dökülmüş saçlarınızın yeniden canlandığını görme olasılığınız da çok yüksek.
Isırgan suyu tedavisi ile saçlarda gözlenen değişiklikleri şöyle sıralayabiliriz:
Dökülme duruyor,
Saç telleri kalınlaşıyor,
Saçlar gürleşiyor,
Güçleniyor,
Hacim kazanıyor,
Yıpranma azalıyor
Kepeklenmeye iyi geliyor
Isırgan demetler halinde pazarlarda bolca var şu sıralar.. Bir demetini 1 ya da 1,5 liraya alabiliyorsunuz. Tek bir demet de bir hafta yeterli geliyor.. Bir demeti bir haftaya bölerek derin dondurucuda buzdolabı poşetlerinde saklamanız mümkün. Hergün bir poşeti açıp, yukarıda anlattığımız şekilde demleyebiliyorsunuz kolayca.
Elma sirkeli yöntem :
Son olarak; ısırgan suyu tedavilerinde sirke ile yapılan bir yöntem de vardır :
250 ml gerçek elma sirkesi kaynama derecesine kadar ısıtılır (kaynatılmaz) ve içine bir avuç dolusu ince kıyılmış ısırgan otu yaprağı eklenerek, soğuyana kadar demlendirilir ve süzülür. Saç derisine masaj yapılarka uygulanır.
Bu tarifi hanüz denemedik o yüzden sonuçlarını bilmiyoruz fakat elma sirkeli olduğu için daha güçlü etki edecektir muhtemelen..
Elma sirkesini tek başına da kullanabilirsiniz :
Tarifteki elma sirkesini tek başına da kullanabilirsiniz. Kafa derisinde çok kepeklenme ve kaşıntı varsa; düzenli olarak, saçlarınızı duruladıktan sonra küçük bir kapta 2 litre suya yarım çay bardağı ( küçük çay bardaklarından) kadar elma sirkesi ilavesi ile saçlarınızı durularsanız, hem parlak hem yumuşak olurlar.. Düzenli kullandığınızda ise kepekten ve kaşıntıdan da kurtulmuş olursunuz. Elma sirkesinin kokusunu dert etmeyin çünkü saçlarınız kuruyana kadar uçup gidecektir.
Sadece saçlarımız için değil, pek çok hastalık için de kullanılan, çayı içilen, denenmiş ve kabul görmüş bir bitki ısırgan..
Pazarlada bolca olduğu şu sıralarda sakın kaçırmayın; mutlaka faydalanın!
Sağlıklı, afiyetli, huzurlu ve nurlu günler duası ile..

Cilt kırışıklıkları için şifalı yöntemler

Cilt kırışıklıkları için şifalı yöntemler
Nedenler:
Deri kırışıkları, herhangi bir hastalık belirtisi değil, bir yaşlanma belirtisidir; ama oluşum süreci yavaşlatılabilir. Başlıca neden, derinin giderek kurumasının yanı sıra, yaşlanma süreci içinde deride albümin birikimleri oluşmasıdır. Yanlış yüz bakımı, fazla güneş ışını, yanlış beslenme, stres, hareketsizlik, nikotin ve alkol bu birikimlerin oluşmasını destekleyen faktörlerdir. Ayrıca, radikal diyet kürleri de deri kırışıklıklarına yol açabilir.

Pratik çözümler: Bolca C ve E vitamini alınması gerekir. E vitamini, ıspanak, kabak, marul, lahana, yeşil salata, ayçiçeği yağı, badem, ceviz ve fıstık ürünlerinde vardır.
Bromelain enzimi, deri dokusundaki albümin birikintilerini çözer. Bolca bromelain içeren taze ananas suyu günde en az 1 bardak içilmelidir.

Yumurta akı-bal maskesi: 1 yumurta akı ile 2 yemek kaşığı çiçek balı iyice karıştırılır, yüze sürülür ve 20 dakika etkilenmeye bırakılır. Süre sonunda yüz ılık suyla yıkanır.
Balmumu maskesi: 10 gr balmumu bir kapta eritilip, 3 yemek kaşığı çiçek balı ile iyice karıştırılır. Soğuduktan sonra yüze sürülür, 15-20 dakika etkilenmeye bırakılır. Süre sonunda yüz ılık suyla yıkanır.

Her gün ısırganotu çayı ile yıkanan yüz gerginleşir. Yüz her gün bir kere yayık ayranı ile yıkandığında, kırışıklar azalır. Her gün çay ile yıkanan yüz güzelleşir. Sigara zararlıdır. Nikotin, deri dokusunu besleyen kılcal damarların tıkanmasına yol açar. Uzun süre güneşlenmek zararlıdır. Günde en az 7-8 saat uyumak gerekir. Deri pörsümesine ve kırışmasına, gereğince görev yapamayan bağırsaklar da neden olabilir. İyi bir sindirim sağlanması gerekir.

Organizmanın koruyucusu olan deri, kendini de çok iyi koruyabilir. Ama onu, her gün belirli oranda sıcağa, soğuğa, ışığa, kuru ve nemli ortama tabi tutarak, güçlendirmek gerekir. Özellikle açık hava, derinin başlıca güç kaynağıdır.

doktordoga

Nane (mentha)

Nane (mentha)
Ballıbabagiller familyasından; nemli yerlerde yetişen, genellikle tüylü ve çok kokulu otsu bir bitki cinsidir. Başak biçiminde beyaz, pembe veya morumsu çiçekleri vardır. Güzel kokuludur.

Faydası : Hazmı kolaylaştırır. Gaz söktürür. Karaciğer yetersizliğini giderir. Safra akışını düzenler. Mide ağrılarını keser. Bağırsak spazmını giderir. Nefes almayı kolaylaştırır. Astım, grip, bronşit ve öksürükte faydalıdır. Sinirleri kuvvetlendirir. Sükunet verir. Heyecanları ve korkuyu yatıştırır. Kusmaları önler. Migren, uykusuzluk ve baş dönmelerinde faydalıdır. El ayak titremesi, dil tutukluğu, felç ve uykusuzlukta kullanılır. Kalbi kuvvetlendirir. Sinirsel kalp çarpıntılarını keser. Erkeklerde ruhsal kaynaklı iktidarsızlığı giderir. Anne sütünü artırır. Aybaşı kanamalarının muntazam ve ağrısız olmasını sağlar. Sütle şişen memelerin şişini indirir. Soğuk algınlığında faydalıdır. Bağırsak solucanlarının düşürülmesinde yardımcı olur. İdrar söktürür. Mide ülseri ve gastrit olanlar fazla kullanmamalıdır. Şekercilik, likörcülük, lavantacılık ve eczacılıkta kullanılır.

Badem (prunus amygdalus)

Badem (prunus amygdalus)
Gülgillerden bir çeşit ağacın yemişidir. Meyvesi ancak çağla halindeyken yenir. Olgunlaştıktan sonra, sert kabukla kaplı olan içi yenir. Hekimlikte kullanılan kısmı da burasıdır. Başlıca 2 çeşidi vardır.
- Acıbadem
- Tatlıbadem
Faydası : Badem, bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Hamilelerin zayıf düşmemesini sağlar. Sütle içilirse mideyi kuvvetlendirir. Kabızlığı giderir. Nekahat devresini kısaltır. Böbrek mesane ve tenasül yollarındaki iltihapları giderir. Baş ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir. Bronşit, boğaz ağrısı, anjin, boğaz yanması ve akciğer hastalıklarında faydalıdır. Bademyağı kabızlığı giderir. Egzama ve kaşıntıların verdiği rahatsızlıkları azaltır. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesine yardım eder. Kulak ağrılarını dindirir. Yumurtayla karıştırılıp da, basur memelerine sürülecek olursa, ağrı ve yanmaları giderir.

Karpuz (harbuz)

Karpuz (harbuz)
Kabakgiller familyasından; sürüngen gövdeli, parçalı sert yapraklı, sarı çiçekli, iri meyveli, bir yıllık bir bitkidir.
Faydası :
Kanı temizler.
Vücuda serinlik verir.
Böbreklerdeki kum ve taşların dökülmesine yardım eder.
Kemiklerin gelişmesine yardımcı olur.

Kahve (coffea)

Kahve (coffea)
İkiçenekliler sınıfının, kökboyasıgiller familyasından, vatanı Afrika olan, fakat Asya ve Amerika'nın tropik bölgelerinde yetiştirilen, 20 kadar çeşidi olan bir ağaçtır. En çok bilineni Arabistan kahvesi'dir. 7-8 metre boyunda bir ağaçtır. Yaprakları sivri uçlu olup, kenarları dalgalıdır. Çiçekleri beyaz ve hoş kokuludur. Meyvesi kiraza benzer; içinde ince iki çekirdek bulunur. Her çekirdeğin içinde aynı şekilde bir tohum vardır. Tohumlarında, kafein alkoloidleri vardır.
Faydası :
Kandolaşımını sağlar.
Uykuyu kaçırır, düşünmeyi kolaylaştırır.
Yarımbaş ağrılarını dindirir.
Uyuşturucu maddelerle zehirlenmelerde faydalıdır.
Boğmaca öksürüğünü keser. Nikris ağrılarını teskin eder.
Tansiyonu yüksek olanların kahve içmemesi tavsiye edilir.
Ayrıca fazla miktarda içildiğinde uykusuzluk, sinir bozukluğu ve çarpıntı yapar.

Kuşburnu (fructus rosa canina)

Kuşburnu (fructus rosa canina)
Yabangülünün, şeker, organik asit ve C vitamini bakımından zengin olan meyvesidir.
Faydası : İdrar söktürür, ishali keser.

Yeşil Çay

Yeşil çay, Camellia sinensis yapraklarından elde edilen çay. Aynı bitkiden elde edilen siyah çay için yapraklar yavaş yavaş kurutulur, yeşil çay ise yaprakların toplanır toplanmaz kavrulup hızla kurutulması ile elde edilir. Siyah çay kurutulurken oksijenle tepkimeye girer, yeşil çayın ise tepkimeye girmesine izin verilmez.
Her iki çayda da kafein bulunmaktadır, ancak yeşil çaydaki kafein oranı daha düşüktür. Siyah çayın da, yeşil çayın da antioksidan özellikleri vardır, ancak daha az işlem gördüğü için yeşil çaydaki antioksidan miktarı daha fazladır.

Yeşil çay çeşitleri

Japon Yeşil Çayları
Gyokuro
Matcha:bebek pudrası gibi toz halindedir, Japon seremonilerinin vazgeçilmez çayıdır.
Sencha
Kamairicha:Sencha çayından farkı üretim aşamasında yapraklar sıcak su buharı ile değil fırında şok soldurmaya tabi tutulmuş olmalarıdır.
Bancha:kaba çay, düşük kaliteli çaylardan yapılıp, niteliksiz olmasına karşın günlük kullanımda özellikle kırsal ve dağsal bölgelerde yaygın olarak içilmektedir. Halk tarafından evde basit düzeneklerle el yapımı olarakda üretilmektedir. Dünya yeşil çay üretiminde pek bilinmemektedir.
Çin yeşil çayları:
Gunpowder (GP)
Imperial, Young Hyson (YH)
Hyson
Twankay
Hyson Skin
Chunmee (CH)
Sowmee (SW)
Dust

Yeşil çayın faydaları
Yeşil çay içindeki kateşinler sayesinde :
Kanser riskini azaltır.
Yeşil çay yemek borusu kanserini erkeklerde %57, kadınlarda %60 oranında önlemektedir.(22)
Yeşil çay düzenli içilmesi halinde prostat kanseri riskini üçte iki azalmaktadır. (27)
Yeşil çay deri kanserine yol açan ultroviyole ışınların zararından korur. (28)
Tümörü küçültür.
Antioksidandır.
Yeşil çaydaki antioksidan E vitaminindekinden 20 kez daha kuvvetlidir.
Kolestrolü düşürür.
Tansiyonu ayarlar.
Kan şekerini ayarlar.
Bakterileri öldürürür.
Grip virüsünü öldürür.
Ağız kokusunu önler
Yeşil çay içindeki C vitamini sayesinde :
Stresi azaltır.
Gribi önleyicidir.
Yeşil çay içindeki kafein sayesinde :
Performansı etkiler,yorgunluk ve uyku halini ortadan kaldırır.
İdrar söktürücüdür.
İdrar söktürücü özelliğinden dolayı zayıflama rejimlerinde kullanılıyor.
Yeşil çay içindeki flavonoidler sayesinde :
Kan damarlarını güçlendirir.
Yeşil çay içindeki polisakkaridler sayesinde :
Kan şekerini düşürür.
Yeşil çay içindeki fluorid sayesinde :
Diş çürümesini engeller.
Yeşil çay içindeki E vitamini sayesinde :
Antioksidan olarak rol oynar.
Yaşlanmayı geciktirir.
Yeşil çay içindeki EGCG (Epigallokateşin Gallat) adlı kimyasal madde sayesinde :
Kanser hücrelerinin gelişmesini önlüyor.
Akciğer, mide, bağırsak karaciğer ve deri kanserlerini önleyici etki yapıyor.
Alzheimer'i önleyici
Sigara kullanımının toksik etkisini azaltıyor.
Yeşil çay içen hamile kadınlar sorunsuz bir doğum gerçekleştirebilirken, sakat çocuk dünyaya getirme riski de azalacak.
Diş çürüklerine sebep olan bakterileri öldürerek çürükleri önler.
İçeriğindeki kateşin maddesi nedeni ile kolesterolü düşürür.
Antioksidan özellikleri vardır. Bu özelliği ile kansere ve kalp hastalıklarına karşı koruyucu olabilmektedir. İspanya’daki Murcia Üniversitesi ve İngiltere’deki Norwich Üniversitesi’nin ortaklaşa yürüttüğü araştırmalar, yeşil çayda bulunan ‘polipenol EGCG’ maddesinden üretilecek olan ilaçlarla, çeşitli kanser hastalıklarının tedavisinin gerçekleştirilebileceğini ortaya koymuştur.
Zihinsel aktivitelerde yarar gösterdiği ileri sürülmektedir.

Yonca

Yonca (Medicago sativa), baklagiller (Fabaceae) familyasından uzun yıllar yaşayan, gerek yeşil ot gerekse kuru ot olarak değerlendirilebilen çok yıllık bir serin mevsim yem bitkisi türü.
Uluslararası terminolojide alfalfa (kelime kökeni Arapça البرسيم veya الحجازي, halk dilinde Şark yoncası veya Kaba yonca şeklinde de anılır.
Yonca çok yıllık otsu bir bitkidir. Boyu 50-80 cm dir. Derin bir kök sistemi vardır. Uygun koşullarda 8-10 metre derine gider. Etkili kök derinliği 120-180 cm dir. Bu nedenle, anavatanı olan Ortadoğu bölgesinin şartları ile birebir özelliklere sahip olup, kuraklığa dayanıklıdır. Yonca önemli bir yem bitkisidir. Otlatılmaya da oldukça dayanıklıdır. Bu nedenle meraların ıslahında diğer bitkilerle karışıma giren ve meranın kalitesini arttıran bir bitkidir. Ahır besiciliğinde et ve özellikle süt verimini % 30'lara kadar artıran ve yem bitkileri içerisinde en çok besleyicilik değeri olan yoncada, içerisinde 10 kadar vitamin de vardır. Tetraploid genetik yapıya sahip bir bitkidir.
Genelde hasat edilerek hayvanlara yedirilir, daha ender olarak mera ortamında hayvanlara otlatılır. Köklerinde, diğer hayvan yemlerinde olduğu gibi, bitki bünyesindeki azot değerlerini artıran rhizobia gibi proteobakteriler bulunmaktadır. Bu bakteriler topraktaki azot miktarı ile sınırlı kalınmaksızın yüksek protein değerli bir besi kaynağı oluştururlar. Bu özellikleri nedeniyle etkin üretiminin bilimsel yöntemlerle geliştirilmesinde önemli ilerlemeler sağlanmış, üretiminde en yüksek verim düzeylerine ulaşılmıştır.
Türkiye'de TÜİK verilerine göre 2004 yılında 320 bin hektar yonca ekilmiş ve 2 milyon 300 bin ton yeşil ot, 2 milyon ton kuru ot elde edilmiştir.
Hastalıkları, zararlıları ve mücadelesi
Yoncanın en önemli hastalık etmeni virüstür. Virüsten sakınmak için en etkili önlem, sertifikalı tohum, daha önceden virüsle bulaşık olmayan toprak ve temiz sulama suyu kullanılmalıdır. Yoncanın en önemli iki zararlısı yaprak biti (Püseron) ve yonca hortumlu böceğidir. Yoncanın en büyük düşmanı küsküt otudur. Küsküt, ince sarı sülükleri ile yoncanın gövdesini sararak besinini alır, zayıf düşmesine yol açar. Küsküt görüldüğü zaman tohum bağlamadan yonca biraz dipten biçilmeli veya küsküt az ise elle toplanıp yakılmalıdır.

Hasat, harman ve depolanması
Otu için yetiştirilen yoncanın en uygun biçim zamanı %10 çiçeklenme devresidir. Biçim yüksekliği 8-10 cm olmalıdır. Son biçim daha yüksekten yapılmalıdır. Biçimden sonra yoncanın hayvanlarda şişkinlik yapmaması için güneşte 1-2 gün soldurularak verilmesi gerekir.
Yoncanın depolanıp saklanacak ise fazla kurutulmadan ve balyalanarak saklanmalıdır. Yonca fazla kurutulursa hem yaprakların dökülmesi hem de A vitamini kaybına yol açar. Yonca silajı da yapılabilir. %25-50 çiçeklenme döneminde biçilip silolanmalıdır.

Şifa özellikleri
Dehidrate edilmiş yonca yaprağı, kapsül, toz veya tisan şeklinde standardize edilmiş halde diyet katkı maddesi olarak yaygın surette kullanılmaktadır. Yüksek fiber düzeyi nedeniyle kolesterol düzeyleri üzerinde dengeleyici etki yaptığını, kötü kolesterolü düşürdüğünü gösterir bulgular bilimsel literatürde yer almaktadır. Baklagiller familyasındaki diğer bitkiler gibi protein, vitaminler ve mineraller açısından zengin bir kaynak oluşturan yüksek genel gıda değeri nedeniyle bünyede enerji eksikliğini önleyici, ayrıca içerdiği saponinler nedeniyle kanı ve karaciğeri detoksifiye edici özellikleri bulunduğu üzerinde durulmaktadır. Besin değeri yüksek bir besin olduğu için kansızlık çekenlere faydalıdır.
Özellikle A.B.D. ve Avustralya mutfağında salatalarda yeri olan bir bitkidir. Bazı ülkelerde genç yaprakları çiğ olarak tüketilmektedir. Daha olgun yoncanın tüketimi çok yüksek diyet lifi içeriği nedeniyle kısıtlıdır.

1 Temmuz 2008 Salı

Sinemaki

SİNEMAKİ
Kullanılan Kısmı: Arap tıp alimleri tarafından Avrupa'ya tanıtılan bu güçlü laksatifin tıp tarihindeki yeri 9. yüzyıla kadar uzanır.Özellikle Sudan ve Mısır'da Nil nehri kıyılarının yerli bitkisi olan c.senna Avrupa'lı bilimadamları öğrenmeden yüzyıllar önce buralarda kullanılırdı.
Tıbbi olarak kullanılan kısmı yapraklarıdır. Yaprakları bitkinin % 1,5-3 ünü oluşturan dianthrone glikozidlerini (daha çok anthraquinone bileşiklerini) içerir.
Özellikleri: ABD'de çok yaygın olarak kullanılan senna FDA'nin (Food and Drug Administration) onayladığı birkaç bitkisel ilaçtan birisidir.Bilinen birçok laksatif (müshil) ilacın içeriğini oluşturur.
Kullanım Alanları:
Senna kuvvetli müshil olarak kullanılır. İçerdiği anthraquinone barsakları uyararak 10 saat içinde boşalmalarını sağlar.Bitki kalın barsaklarda sıvı ve mineral salgılanmasını arttırıcı etki yapar ve bunların geri emilimini engeller.
Bazı tıbbi girişimlerden önce barsakların boşaltılmasına yardımcı olarak kullanılabilir.
Barsak parazitlerinin düşürülmesinde yardımcıdır.
Kullanım Şekli:
Hazır tablet veya drajeleri vardır.
Yan Etkiler ve Etkileşimleri:
8 veya tıbbi denetim altında en fazla 10 gün kullanılabilir.
Uzun süre kullanımının bağımlilik yapabileceği düşünülmektedir.
Hamile kadınlar tarafından doktor önerisi olmadıkça kullanılmamalıdır.
6 yaşın altındaki çocuklarda kullanılmamalıdır.
Barsak tıkanması olanlar, henüz tanısı konmamış mide ağrısı olanlar, apandisit belirtileri olanlar kullanmamalıdır.
İshali olanlar, kalın barsak iltihabı olanlar,barsak ülserleri olanlar kullanmamalıdırlar.
Yan Etkiler:
Mide bulantısı ve şiddetli ishal
İdrarda kırmızı renk değişikliği (zararsızdır)
Uzun süre kullanımında birçok istenmeyen etki
Mide-barsak geçiş zamanını azalttığı için aynı gün alınan ilaçların emilimini azaltabilir
Bu Yazı http://www.populermedikal.com/ adresinden alınmıştır..

Kara Hindiba



Kara Hindiba (Taraxacum officinale), Arslandişi ve Radika adlarıyla da tanınır. Nisan ve Mayısta tüm tarla kıyılarında, çayırlarda ve çimenlerde çiçeklenir. Her yıl bu çiçek halısını büyük bir zevkle izleriz. Bu tür, sarı çiçekli, çok yıllık, süt taşıyan küçük bitkilerdir. Yapraklar rozet halinde tabanda toplanmış olup, kenarları derin loblu ve dişlidir.Rozet yaprakları bazı kentlerimizde ilkbaharda sebze olarak satılmaktadır.Bitki çok ıslak yerleri sevmez. Yapraklar çiğnenmeden önce, kökler, ilkbaharda veya sonbaharda, çiçek sapları ise, çiçeklenme sırasında toplanır. Bitkinin tümü şifalıdır. Her ilkbaharda bitkinin tümü toplanarak ve haşlanmış patates ve haşlanmış yumurta ile karıştırılarak güzel bir yemek hazırlanabilir. (Referans1: M.Treben).
Yabani Hindiba (Cichorium intybus L.) 1 m'ye kadar yükselebilen çok yıllık otsu bir bitki olup, yaprakları parçalı ve tüylüdür. Çiçekleri açık mavi ve nadiren beyaz renklidir. Anadolu'da yaygın bir bitkidir. Özellikle boş tarlalarda ve yol kenarlarında yetişir. Inülin, uçucu yağ, acı maddeler ve glikozitler taşımaktadır. Kavrulmuş köklerinin toz elde edilmesiyle elde edilen ürün Avrupa'da kahve yerine kullanılmaktadır. Hindiba-i berri adıyla da bilinir (Referans2: T.Baytop). Hindiba'nın bir de sebze olarak kullanılan (Cichorium endivia L.-Compositae) türü vardır. Bu tür 50-100 cm boyunda, 1-2 yıllık, yaprakları parçalı ve tüysüz otsu bir bitkidir. Türkiye'de yabani olarak bulunmaz. Bahçe ve bostanlarda (İstanbul, Bursa) sebze olarak yetiştirilmektedir. İbn-i Sina bu bitkinin yapraklarının yıkanmadan ve soğuk su ile yapılan ekstrelerinin kullanılmasının gerektiğini savunan özel bir kitapçık hazırlamıştır. "Hindiba Risalesi" denilen bu kitapçıktan yazmalar İstanbul kütüphanelerinde bulunur. "Bostan Hindibası, , Frenk Salatası, ve Göynek adlarıyla da bilinir (Referans2: T.Baytop).
Kara Hindiba'nın en önemli iki özelliği, safra kesesi ve karaciğer hastalıklarında oldukça başarılı oluşudur. Karaciğeri en olumlu etkileyebilen bitkilerden biridir. Günde yenilen 5-6 çiçek sapının, kronik karaciğer iltihaplarında iyileşme sağlayabilir . Bu saplar şeker hastalığına da iyi gelebilir. Şeker hastaları bu saplardan günde 10 tane kadar, bitki çiçekli olduğu sürece yiyebilirler. Saplar çiçekleri ile birlikte yıkandıktan sonra çiçekler koparılır ve saplar yavaş yavaş çiğnenerek yenir. Bunlar acımsı, gevrek ve suludur ve kıvırcık salatanın tadını andırırlar. Sık sık hastalanan ve kendilerini kötü hisseden kişiler, 14 günlük bir hindiba çiçek sapı kürü uygulayabilirler. Bu kürün etkisi sizi şaşırtacaktır. Ama bu saplar daha başka hastalıklarda da yardımcı olurlar. Deri kaşıntılarını, egzamaları ve temriyeleri iyileştirebilirler. Mide sıvılarını düzene sokar ve mide de birikmiş maddeleri temizler. Taze çiçek sapları karaciğer ve safrakesesinin çalışmalarını düzenler. Hindiba, içerdiği mineral tuzların yanı sıra, metabolizma hastalıklarına karşı çok önemli maddeleri de içerir. Kan temizleyici etkisi sayesinde, romatizma ve gut hastalıklarında da yardımcı olabilir. Eğer taze çiçek sapı kürü 4 hafta sürdürülecek olursa, beze şişkinlikleri de yok olabilir. Sarılık ve dalak hastalıklarında da hindiba başarıyla kullanılabilir. Hindiba kökü, çiğ yenildiğinde veya kurutulup çay biçiminde kullanıldığında, kan temizleyici, sindirim kolaylaştırıcı, ter ve idrar söktürücü ve canlandırıcı etkilere sahiptir. Bu kökler kanı inceltir ve kanın koyu olması halinde başarıyla kullanılabilir. Eski bitki kitapları, hindiba yapraklarının ve köklerinin kaynatılarak, suyunun kozmetik olarak kullanıldığını yazıyorlar. Kadınlar gözlerini ve yüzlerini onunla yıkıyor ve böylece saf bir görünüm kazanabileceklerine inanıyorlardı. Bu bitki, kış dinlenmesine çekilen bitkilerden değildir ve yaprakları kar altında bile gelişir. Her yıl ilkbaharda, hindiba çiçeklerinden, çok lezzetli sağlığa yararlı bir pekmez yapılabilir (Referans1: M.Treben). Bu değerli bitki eskiden beri çok önemli bir yere sahip olmasına rağmen ne yazık ki, pek çok kişi tarafından tanınmaz ve zararlı bir ot olarak bilinir. ergenlik sivilceleri ısırgan otunun ve hindibanın kan temizleyici özelliklerini sayesinde iyileştirilebilirler. (Referans1: M.Treben)

Kullanım Biçimleri :
Çay hazırlamak: Yarım tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış kara hindiba kökü, bir su bardağı dolusu suya akşamdan eklenir, ertesi sabah kaynama derecesine kadar ısıtılır ve süzülür. Bu çay, kahvaltıdan yarım saat önceye ve yarım saat sonraya bölünerek, yudum yudum içilir.
Bitki salatası: Taze bitkinin köklerinden ve yapraklarından hazırlanır.
Çiçek sapları: Çiçekleriyle birlikte yıkanan kara hindiba sapları, çiçeklerinden ayrılarak, günde 5-10 tane yenebilir.
Hindiba Pekmezi : İki avuç dolusu kara hindiba çiçeği bir litre soğuk suya eklenir ve hafif ateşte kaynamaya bırakılır. Taşmak üzereyken ocaktan indirilir ve sabaha kadar bekletilir. Ertesi gün hepsi bir süzgece boşaltılır ve çiçekler iyice sıkılır. Bu suyun içine bir kilo şeker eritilir ve ince dilimler halinde yarım limon eklenir. ( limon suyu da sıkılabilir ). Daha fazla limon pekmezi ekşitebilir ! Tencere kapaksız olarak ocağa konur. Vitaminlerin yitirilmemesi için, ısının çok düşük olması gerekir. Fazla sıvı böylece, kaynamaya gerek kalmadan buharlaşır. Elde edilen kütle bir veya iki kere soğumaya bırakılarak, pekmezin en iyi kıyama gelmesi sağlanır. Uzun süre beklediğinde şekerlenmemesi için, yoğunluğunun fazla olmaması gerekir. Ama ince de olmamalıdır, yoksa bir süre sonra ekşimeye başlar. Kahvaltı ekmeğine sürülebilecek kıvamda, çok lezzetli ve ağdalı bir pekmez olmalıdır.

Sarıballıbaba

Sarı Ballıbaba (Lamium Galeobdolon), nemli ormanlarda ve çukurlarda, çalılıkların arasında, çitlerin ve duvarların dibinde, moloz yığınlarında, gölgeli ve nemli bölgelerde ve ısırgan otunun bulunduğu yerlerde yetişir. Nisan ve Mayıs'ta çiçeklenir. Çok yıllık köksapı, dikine 50 cm uzunluğunda filizler çıkarır. Karşılıklı olan yaprakları, ısırganotunun yapraklarına benzer. Yaprakların hemen altındaki küme halindeki çiçekler, açık ağızları andırırlar. Sarı ballıbaba gibi, beyaz ballıbaba (Lamium Album) da seçkin bir şifalı bitkidir. Mayıs'tan Ekim'e kadar çiçeklenir. Çiçekler, yapraklardan daha çok toplanır. Ballıkotu ismiyle de bilinir. Sarı ballıbaba bulunamadığında, beyaz ballıbaba da kullanılabilir.

Dölyatağı ve adet görme düzensizliklerinde günde 2 bardak sarı ballıbaba çayı içilebilir. Ayrıca, kan temizleyici etkisi vardır. Sinirsel uykusuzluklarda ve tüm kadın hastalıklarında başarıyla kullanılabilir. Sürekli kadın hastalığı çekenler ve genç kızlar, bu çayı özellikle değerlendirmelidirler. Sarı ballıbabanın hem yaprakları hem de çiçekleri bu gibi durumlarda kullanılır. Özellikle işeme zorluklarında, işemedeki yanmalarda, böbrek hastalıklarında ve kalp ödemlerinde çok başarılıdır. Sarı ballıbabanın yaprakları, sindirim düzensizliklerinde kullanılabilir. Bu durumda, öğleden önce 1 bardak çay içilmelidir. Çıbanlarda ve varislerde bu çayla kompres yapılabilir. Sarıballıbaba, yaşlı kişilerde görülen mesane felcine karşı özellikle önerilebilir. Ayrıca, mesane üşütmesine ve böbrek iltihabına karşı da kullanılabilir. Bitkinin kaynama suyu ile hazırlanan oturma banyosu da çok rahatlatıcıdır.
Kullanım Biçimleri:
Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu çiçek-yaprak orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Üçlü bitki karışım çayı da aynı biçimde demlenir.
Kompres Hazırlamak: Iki tatlı kaşığı dolusu bitki, yarım lt suda haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür.
Oturma Banyosu: Şifalı bitkilerin Kullanım Biçimleri bölümüne bakınız.
Üçlü Çay Harmanı: Sarı ballıbaba, altınbaşak ve yoğurtotu eşit oranda karıştırılır. Bu karışımdan yarım tatlı kaşığı dolusu, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (kaynatılmaz), 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 2-4 bardak içilir.

Mısır

Mısır (Zea mays L.) bir kültür bitkisidir.Bütün dünyada yetiştirilir. Dişi çiçeklerden alınan püsküller, ince bir tabaka halinde, gölgelik bir yerde kurutulur.
Dış Görünüş: Açık esmer veya kırmızı esmerimsi renkli, hafif ve özel kokulu, tadsız, 1 mm kadar genişlikte, uzun liflerden ibarettir.
Bileşim: Karbonhidratlar, potasyum, sodyum ve kalsiyum tuzları taşır.
Etki ve Kullanılış: İdrar söktürücü ve taş düşürücü olarak kullnılır.
MISIR YAĞI: (Oleum Maydis)
Mısır nişastası elde edilmesi esnasında ayrılan mısır embriyonunun sıkılması ile elde edilen bir sıvı yağdır. Doymuş yağ asidi oranının düşük olması nedeniyle, damar sertleşmesi olan hastalara, yemek yağı olarak tavsiye edilmiştir.
MISIR KARASI:
Mısır koçanında urlar meydana getiren Ustilago maydis (DC.) Corda (Ustilaginaceae) isimli mantarın sporlarıdır. Sporlar siyah renkli ve kömür tozu görünüşünde olup mısır taneleri yerinde oluşan urların içinde bulunur. Halk arasında haricen kan kesici olarak kullanılmaktadır. Çavdar mahmuzu (Secale Cortunum) 'na benzer bir etkisi olduğu bilinmektedir. Mısırkömürü ve mısıryanığı gibi isimlerle de bilinir.
MISIR PÜSKÜLÜ:
Son zamanlarda mısır ekimi yaygınlaştı. Çiçeklenme zamanında mısır püskülleri görülmeye başlar. Bitkinin şifalı bölümü işte bu püsküllerdir. Çiçeklenme zamanı temmuzdan ağustosa kadar sürer. Mısır püskülleri, döllenme başlamadan önce kesilir ve gölgede kurutulur. Güvenilir bir idrar sökücü gerektiğinde, aynı zamanda etkili ve başka hiçbir zararı olmayan zayıflatma ve bedendeki yağı azaltma ilacı olarak kullanılan mısır püskülü çayı içebilirsiniz. Mısır püskülü tam olarak kurutulmadan uzun süre saklandığında, idrar söktürücü özelliğini yitirir ve dışkılamayı kolaylaştırır. Mısır püskülü çayı, taş yapıcı idrar yolları hastalıklarında, kalp ödeminde ve başka ödemlerde olduğu kadar, böbrek iltihabı, mesane nezlesi, romatizma ve gut hastalığında da başarıyla kullanılabilir. Ayrıca, çocukların ve yaşlıların yatağa işeme hallerinde ve böbrek sancılarında da yardımcı olur. Tüm bu rahatsızlıklarda, her 2-3 saatte bir yemek kaşığı dolusu çay alınmalıdır.

Kullanım Biçimleri:
Çay hazırlamak: Bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış mısır püskülü, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 3-5 dakika demlendikten sonra süzülür. Tatlandırılmadan günde 3 bardak içilir.

Yaban Mersini

Yabanmersini (Vaccinum myrtillus), 30-35 cm yükseklikte, kışın yapraklarını döken küçük bir bitkidir. Yabanmersini, yüzyıllardır yenilebilir, lezzetli bir yabani meyve olarak kullanılmaktadır. Meyvelerinin, 1862 yılında Kuzey Avrupa’da basılan bir kitaba göre ( The Useful Plants For Great Britain, C.P. Johnson) yabani, lezzetli bir yiyecek olarak kullanıldığını, reçel, şurup, tart ve pastasının yapıldığını biliyoruz. Yabanmersini meyvelerine karşı modern ilgi ise 2. Dünya Savaşından sonra meydana geldi. Çünkü yabanmersini’ nin gözlere iyi geldiği artık bir sır değildi. 2. Dünya savaşı sırasında İngiliz Hava Kuvvetleri pilotlarının doktorların önerisiyle bol miktarda yaban mersini reçeli yiyerek gece uçuşlarına çıktıklarını ve yorgun gözlerini dinlendirdiklerini kayıtlardan biliyoruz. Pilotlar, yabanmersini reçeli yedikten sonra gece uçuşlarına çıktıklarında gece görüşlerinde bir düzelme ve iyileşme hissettiklerini sık sık rapor ediyorlardı. 1960’ ların ortalarında yukarıdaki gözlem ve duyumlar, önce bir laboratuvarda daha sonraları da klinik çalışmalarda yabanmersini meyve ekstrelerinin gözler ve damar sistemi üzerine etkileri üzerine yapılan çalışmalara yol gösterdi. Yabanmersini meyve ekstreleri (özü) üzerine yapılan çalışmalarda bu meyvenin göz ve damar sistemi üzerine olan etkisinin bir bioflavonoid olan antosiyanidinler ( anthocyanosides) denilen, toksik (zehirli) olmayan, suda çözülebilir, biyolojik aktif ve antioksidan olan bir grup bileşikle ilişkili olduğunu gösteriyordu. Bu bileşikler antosiyan (anthocyans) türevleri olup, meyve ve çiçeklerdeki kırmızı, mavi ve mor renklerinden sorumlu pigmentlerdir (Renk maddeleridir).
Yabanmersini meyveleri üzerinde yapılan çalışmaların çoğunda purifiye edilmiş (arındırılmış ve temizlenmiş) ve %25-36 arasında antosiyanidin içeren ekstreler kullanıldı. Yabanmersini ekstrelerinde en azından 15 farklı antosiyanidin bileşiği tespit edildi. Şu anda Amerika’da üretilen pek çok standardize edilmiş yabanmersini ekstresi %25 antosiyanidin içermektedir. Elbette bitkisel kökenli doğal ürünlerin etkisini tek bir etken maddeye bağlamak doğru değildir. Yabanmersini meyve ekstreleri, antosiyanidin’lere ilave olarak %7’ ye kadar tanen, çeşitli alkaloidler (myrtine ve epimyrtine gibi), en azından 12 farklı fenolik asit (phenolic acid) ve 3 glikozid ( quercitrin,isoquercitrin, hyperoside) içermektedir. Tüm bu bileşikler şu veya bu şekilde yabanmersini’nin faydalı etkilerine katkıda bulunmaktadırlar. Şu anda Avrupa ve Amerika’da yabanmersini preparatları gece körlüğü ve diyabetik retinopati (diabetic retinopathy- şeker hastalığından kaynaklanan görme ve retina bozukluğu) ve zayıf kan dolaşımını artırmak için kullanılmaktadır. Almanya’da ise ayrıca, ishal durdurucu olarak da kullanılmaktadır.
Faydaları ve Kullanım Alanları:
Göz yorgunluğu, miyopluk, katarakt, karasu (Glokom: Göz tansiyonu), şeker hastalığından kaynaklanan görme bozuklukları (Diyabetik retinopati), gece körlüğü, gece görüşünü artırıcı, kamaşma, retinayı güçlendirici, kılcal damar çatlamalarını önleyici ve tavuk karası (retinitis pigmentosa) hastalığının ilerlemesini yavaşlatıcı
Kabızlık, bulantı, mide krampları, ülser önleyici
Kan şekerini düşürücü, iltihaplanma, kolajenin (collagen) stabilize edilmesi
Pıhtılaşmanın azaltılması, damar sertliği oluşumunun engellenmesi ve antioksidan etki
Varis, basur (hemoroid) 'e karşı iyileştirici
Yabanmersini meyveleri üzerine yapılan modern laboratuvar çalışmaları ise bu meyvelerin daha birçok faydasını ortaya çıkarmıştır: Bunlar arasında antioksidan etki, platelet (Damar sertliğine neden olan ve oksidatif zararla parçalanmış olan kan hücrelerinin atardamar duvarlarına yapışmasının engellenmesi), düz damar kasları üzerine hafif gevşetici-rahatlatıcı etki, romatizmal rahatsızlıkları azaltıcı etkileri sayabiliriz. Ayrıca laboratuvar deneyleri göstermiştir ki; yabanmersini ekstresi konajen’in (Conagen) indirgenmesine neden olabilen elastaz (elastase) gibi enzimlerin etkisini yavaşlatmaktadır. Bu etki; damarsertliği, akciğer anfizemi (amfizem) ve romatizmaya (Romatoid Artrit) neden olan etkilerin azaltılması şeklinde yorumlanabilir. Yabanmersini meyve ekstrelerinin en güvenilir kullanım alanlarından birisi de damar hastalıklarıdır. Bu hastalıklara kılcal damar çatlaması (Capillary fragility) da dahildir. Zayıf kılcal damarlar çatlayabilir. Bu durum ise sık sık tekrarlanan bere, morluk, çürük ve eziklere neden olur. Zayıf kılcal damarlar ise zayıf kan dolaşımını ve bağ dokusunu akla getirir ki bu durum artrit yada mafsal iltihabı gibi rahatsızlıklarla yakından ilgilidir. Yabanmersini meyvelerinde bulunan antosiyanidin kılcal damarları, serbest radikal saldırısından koruyarak (Bakınız Antioksidanlar) onların kuvvetlenmesine hizmet ederken aynı zamanda sağlıklı bağ dokusu ve yeni kılcal damar oluşumuna da katkıda bulunur. Yabanmersini meyve ekstresi, damar sertliği için bir risk faktörü olan oksidatif zarar sonucu parçalanmış kan hücrelerinin (Platelet olarak) atardamar çeperlerine yapışmasını da azaltmaktadır. Antosiyanidinler, platelet agregasyonu olarak da bilinen plateletlerin(parçalanmış kan hücrelrinin) damar çeperlerine yapışmasını azaltmanın yanında, arteroskloroz (Damar sertliği) riskini de azaltır. Bu kombine etkiler antosiyanidinleri varis gibi sirkülasyon bozuklukları, kılcal damarların beslenmesi ve hemoroid (basur) gibi durumlarda popüler hale getirmiştir. Ayrıca diğer bioflavonoidler gibi antosiyanidinler de tüm vücutta normal bağ dokusu oluşumunu artırır.
Yaban Mersini’ nin göz üzerinde, ışığa duyarlılığı artırmak, gözün değişen ışık kaynaklarına adaptasyonunu sağlamak ve özellikle gece şartlarında görüşü kuvvetlendirmek, göz kapilerlerini (kılcal damarlarını) beslemek gibi yararlı etkileri ortaya çıkarılmıştır. Antosiyanidinlerin, yapılan klinik çalışmalarda retinadaki rodopsin üretimini hızlandırdığı tespit edilmiştir. Görsel fonksiyonların düzelmesi veya gelişmesi Rodopsin oranıyla yakından ilgilidir. Rodopsin (Rhodopsin); gözde bulunan reseptörlerdeki (rods ve cones) bir mor pigment (Renk maddesi) olup, beyne ışık sinyallerinin iletilmesi ve retinanın aydınlık ve karanlığa adapte olması için gereklidir. Bilgisayar ekranında olduğu gibi parlak ışıklar gözdeki rodopsin’i yok ederler ve ışığa karşı hassasiyeti azaltarak gözün daha çabuk yorulmasına yol açarlar. Antosiyanidinlerin gözdeki damar ve kapilerler üzerinde güçlendirici etkisi vardır. Kılcal damarlarda meydana gelen çeşitli rahatsızlıklar nedeniyle gözün yeterince beslenememesi sonucu görme bozuklukları oluşur. Antosiyanidinler ise bu durumu önler. Antosiyanidinler genel olarak tüm vücuttaki kapiler olarak da bilinen kılcal kan damarlarını güçlendirir. Zayıf kılcal damarlar vücut dokularına daha az kan taşırlar. Bunun neticesinde de bu dokuların bir travma sonucunda yaralanması ve artrit (mafsal iltihabı) gibi enflamatuvar rahatsızlıkların iyileşmesi gecikir. Kapilerler zayıfladığı zaman çatlarlar ve sık sık morarma, çürük ve berelere yol açarlar. Bu vücudun diğer bölgeleri için de zararlıdır. Bu durum gözlerde retinopati olarak da bilinen mikrohemoriaja yol açar. Diyabetik retinopati, şeker hastalığının (Diabetes mellitus), iltihabik olmayan ve retinadaki kılcal damarlar üzerindeki olumsuz etkisi sonucu oluşan bir görme bozukluğu olup; günde 320-480 mg. Yabanmersini ekstresi verilerek bu tür hastalar üzerinde yapılan çalışmalarda olumlu gelişmeler kaydedilmiştir. Özellikle retinadaki kanamalarda çok belirgin azalmalar gözlenmiştir. Bu çalışmalar 1982-1987 arasında İtalyan araştırmacılar tarafından yürütülmüş ve sonuçları kendi dillerinde yayınlanmıştır.
Yabanmersini üzerine yapılan bir kısım çalışmalarda yabanmersini ekstresi ile beraber beta-karoten (puro-vitamin A) ve E vitamini birlikte denenmiştir. Beta-karoten ve E vitamini katkılı bu preparatlar retinadaki zayıf kan dolaşımını ve ışığa karşı duyarlılığı daha da artırarak yabanmersininin olumlu etkilerine katkıda bulunmuştur. 1960’ ların sonunda İtalyan araştırmacılar tarafından sağlıklı bireyler ve görme bozukluğu olan hastalar üzerinde yapılan 4 ayrı çalışma da yabanmersini ekstresi kullanımından sonra kayda değer bir şekilde gece görüşünün arttığı, karanlığa ve flaş gibi parlayan ışık veya farlara çok daha hızlı uyum sağlandığı gözlenmiştir. Gece çalışan trafik kontrol memurları, uçak pilotları ve sürücüler üzerinde yapılan ilave çalışmalarda ise standardize edilmiş yabanmersini meyve ekstrelerinin yine gece görüşünü arttırdığı, aydınlık ve karanlık arasındaki adaptasyon süresini kısalttığı bulunmuştur. Yine İtalyan araştırmacılar tarafından çeşitli derecelerde miyop olan hastalar üzerinde yapılan 2 klinik çalışmada hastaların %76’sında retinal hassasiyetin arttığı gözlenmiştir. Bu hastalara 15 gün süresince vitamin A (beta-karoten) katkılı, günde 150 mg Yabanmersini ekstresi verilmiştir. Amerika’da yabanmersini meyve özlerinin kurutularak preslenmesi sonucu elde edilen kapsül ve tabletleri ek gıda olarak üretilmektedir. Aynı zamanda bu ürünler %25 antosiyanidin içerecek şekilde standardize edilmiştir. Standardize edilmiş bu ürünler yukarıda belirtilen ve önceden tahmin edilebilen etki ve sonuçları daha iyi verebilmektedir.

26 Haziran 2008 Perşembe

Ceviz Yaprağı

Ceviz Ağacı (Junglans Regia), daha yapraklanmadan, Mayıs' ta çiçeklenir. Taze yaprakları Haziran' da, kolayca delinebilecek durumdaki meyveleri Haziran ortasında ve olgunları ise Eylül'de toplanır. 25-30 m kadar yüksekliğe ulaşabilen, kışın yaprak döken gösterişli bir ağaçtır. Yapraklar tek tüysü, yaprakçıklar tam kenarlı ve kuvvetli kokuludur. Drog elde etmek için yapraklar Haziran ve Temmuz aylarında toplanır, havadar ve gölgeli bir yere serilerek kurutulur ve ince kıyılarak hava almayan kaplarda saklanır. Ceviz ağacı, Kuzey doğu ve doğu Anadolu' da yabani olarak yetiştiği gibi, bahçelerde de yetiştirilmektedir. Yaprakları tanen, eterli uçucu yağ, juglan (mantar hastalıklarına karşı etkili), C vitamini ve flavonlar içermektedir.
Ceviz yaprağının kan durdurucu-sıkıştırıcı (astringent), kuvvetlendirici (tonik) ve bağırsak kurtlarını veya solucanlarını düşürücü (antihelmintik) etkisi vardır. Yaprak çayı, sindirim bozukluklarında, kabızlıkta, iştahsızlıklarda ve kan temizliğinde etkilidir. İştah açıcı, kan şekerini düşürücü ve kuvvet verici etkileri vardır. Deri hastalıklarında antiseptik olarak haricen kullanılır. Ceviz yaprağı kaynatılarak, tüm sıraca (scrofula), frengi (sifilis), egzema (mayasıl), herpes (uçuk) ve raşitik hastalıklarda, kemik çürümesinde, kemik deformasyonunda ve ayrıca, iltihaplı el ve ayak tırnaklarında kullanılabilen çok etkili bir banyo katkısı elde edilir. Favus ve uyuz hastalıklarında, hasta bölgeler, taze ceviz yaprağının kaynama suyu ile yıkandığında, kısa sürede düzelme görülecektir. Bu suyla yapılan banyolar, yıkamalar, ergenlik sivilcesine, iltihaplı egzemalara, ayak terine ve kadınların akıntılarına iyi gelir. Ağız boşluğu iltihabı, dişeti, boğaz ve gırtlak hastalıklarında gargara yapılmalıdır.
Ceviz yaprağının kaynama suyu banyo suyuna eklendiğinde, donuk kabarcıkları iyileşir. Ceviz yaprağı kaynama suyu, hızlı saç dökülmelerinde de kafa derisine friksiyon (ovarak sürme) yapmakla kullanılır. Bu sıvı ayrıca, kafa bitine karşı da çok etklidir.
Haziran ortasında toplanan cevizlerden, mide, karaciğer ve kanı temizleyen, mide yorgunluğunu ve bağırsak çürüklüğünü gideren çok etkili bir ceviz tentürü elde edilir. Bu tentür, ayrıca kan koyuluğuna karşı da çok yararlıdır.
UYARILAR: İçerdiği tanen maddesi duyarlı kişilerde bazen mide bulantısı veya kusmaya yol açabilir. Bunun dışında, ceviz yaprağının bilinen bir yan etkisi yoktur. (Referans3)

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak:
1) Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 4-5 dakika demlendirilir ve süzülür. Gün boyunca 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir. 2) Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve 2-3 dakika boyunca hafif ısıda kaynatılır. Süzülen çay kullanıma hazırdır. Günde 2-3 bardak içilir.
Banyo ve Yıkama Katkısı: Tam banyolar için, iki büyük avuç ince kıyılmış yaprak, akşamdan 2-3 lt suya eklenir. Sabahleyin hafif ateşte 4-5 dakika kaynadıktan sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir. Gerektiğinde, bitki miktarı bir misli arttırılabilir.
Tentür hazırlamak: Haziran ortasında, 20 kadar genç ceviz dörde bölünerek bir cam kavanoza koyulur ve üstüne 1 lt kanyak eklenir. Kanyak, cevizlerin üstüne çıkmalıdır. Ağzı iyice kapanan kavanoz 14 gün boyunca güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak bekletilir. Sonra süzülerek koyu renkli şişelere doldurulur. Gereğine göre, 15-20 damla alınır.


Referanslar:
1-"Gesundheit aus der Apotheke Gottes" "Tanrı'nın Eczanesinden Sağlık", Maria Treben
2-Türkiye'de Bitkilerle Tedavi, Prof.Dr. Turhan Baytop, I.U Eczacılık Fak.
3- "Bir Yudum Sağlık", N.Eröztürk,Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul,2000

16 Haziran 2008 Pazartesi

Arslanpençesi



Arslanpençesi (Alchemilla vulgaris/arvensis),halk dilinde şebnemli ve arslanayağı adıyla da anılır. Genelde, orman ve yol kıyılarında, bayırlarda, yüksek yörelerdeki nemli çayırlarda,ve dağlık bölgelerde yetişir. Güzel bir görünümü olan, 7-9 parmaklı yapraklarının kenarları dişlidir. Oldukça sağlam olan sapı pek yüksek değildir ve pek dikkat çekmeyen sarımsı yeşil yaprakları özellikle Mayıs'tan Haziran'a kadar, ama daha sonraları da görülebilir. Bitkinin yaprakları bazen toprağın üstüne kapanırlar ve sabahleyin yaprağın ortasında bir çiğ damlası görülür. Bin metrenin üstündeki bölgelerde arslanpençesi daha çok gümüş rengindedir ve kireçli topraklarda olduğu kadar, ilk kütle zeminlerinde de yetişir. Her iki bitki cinsi de, çiçek açma zamanında tümüyle, daha sonra ise yalnızca yaprak olarak toplanır ve kurutulur.
Özellikle kadın hastalıklarına karşı kullanılır. Hıristiyanlığın ilk günlerinden beri Bakire Meryemin adıyla anılmıştır. Arslanpençesi, yalnızca adet görme düzensizlikleri, dölyolları akıntısı, dölyatağı (rahim) şikayetleri ve menopoz çağındaki rahatsızlıklarda rahatlatıcı etkiler yapmakla kalmayıp, ergenliğe geçişte de, civanperçemi ile birlikte kullanıldığında, adet görmeyi düzene sokabilir. Bazı genç kızlarda adet hallerinin başlamaması durumunda, arslanpençesi civanperçemi ile eşit karıştırılarak kullanıldığında, her şeyi yoluna koyabilir. Yara ateşlenmesine, apseli yaralara ve ihmal edilmiş çıbanlara karşı, su toplayıcı ve kalp güçlendirici olarak kullanılır. Diş çektirdikten sonra, arslanpençesi çayı, önerilebilecek içeceklerin en başında gelir. Yinelenen gargaralar sayesinde, yara birkaç güb içinde kapanır. Ayrıca, kas ve organ yorgunluklarında ve kansızlık hallerinde de yardımcı olur. Zor doğum yapan ve düşük yapmaya yatkın kadınlarda, ceninin dölyatağındaki durumunu sağlamlaştırmakta, doğum yaralanmaları ve dölyatağı gevşekliğinde, dölyatağı kasları yorgunluğunda arslanpençesi en önde gelen yardımcıdır. Bu tür kadınlar, üçüncü aydan sonra bitki çayını içebilirler. O, tüm kadın hastalıklarında kullanılabilen bir bitkidir. Yüksek yerlerde yetişen bitkilerin yapraklarının altı parlak gümüş renginde olur. Bitkinin bu türü özellikle bedende yağ birikimine karşı başarıyla kullanılabilir. Günde 2-3 bardak çay uygundur. Uyku düzensizliği çekenlere de çok yardımcı olabilir.
Kullanım Biçimleri :
Çay hazırlamak : Yarım tatlı kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve demlenmesi için 5-6 dakika kadar beklendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak içilir.
Banyo Katkısı : Bir tam banyo için 5-6 avuç dolusu taze bitki veya 200g kurutulmuş bitki, gece boyunca soğuk suda bekletilir. Ertesi gün, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 5-6 dakika bekledikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.
Bitki Lapa Kompresi : Yeterince taze bitki iyice yıkanır, bir tahta tablanın üstünde merdane ile iyice ezilir ve hasta bölgeye uygulanır..

15 Haziran 2008 Pazar

VEBAOTU


Vebaotu (Petasites officinalis) ırmak, dere ve orman kıyılarında yetişir. Kelotu olarak da bilinir. Şapka büyüklügündeki yaprakları hafif dişlidir ve alt tarafları gri tüylerle kaplıdır. Kirli beyazdan açık pembeye kadar degisebilen çiçekleri, sapın en ucunda, bir salkım biçiminde açarlar.
Salgın zamanlarında büyük önem kazanmış ve ateş düşürücü nitelige sahip olan kökü, çiçeklenme zamanından önce sökülür. Terletmeye yardımcı olan çayı, ateşlenme, soluk alma zorluğu, gut ve epilepsi (sara) hastalıklarında kullanılır. Gün boyunca , 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir.
Büyük taze yaprakları , yalnızca burkulmaların ve yürüme sonucu ayakta olusan yaraların üstüne uygulanmakla kalmayıp , her tür kangren , habis çıban ve şiddetli yaralarda kullanılır.

Modern şifalı bitki uzmanları tarafından ise özellikle kemoterapiden sonra kanser tümörlerinin azaltılması için önerilmektedir. Almanya 'da Petadolor markasıyla tablet halinde satılmaktadır . Aynı zamanda adet krampları, astım ve baş ağrısı için de kullanılmaktadır. Kanser tedavisinde kullanıldıgında, özellikle cerrahi operasyondan sonra etkili bir sekilde metastaz'ı (yayılma) önlemektedir.

Kullanım Biçimleri :
Çay hazırlamak:
Yarım veya bir tatlı kasıgı ince kıyılmıs bitki kökü, aksamdan orta boy 1 su bardagı dolusu soguk suya koyulur, sabahleyin ılıklastırılır ve süzülür. Gün boyunca 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir .
Yaprak Kompresi: Yıkanan taze yapraklar, tahta bir tablanın üstünde merdane ile ezilerek lapa haline getirilir, hasta bölgenin üstüne yatırılır ve 1-2 saatte bir yenilenir.

SARIMSAK




Sarımsak veya sarmısak (Allium sativum L.), 25-30 cm yükseklikte, yeşilimsi beyaz veya pembe çiçekli, otsu bir kültür bitkisidir. Nadir olarak tohum bağlar. Bu nedenle soğancıkları (diş) ile üretilir. Ülkemizde “Beyaz sarımsak” ve “Siyah sarımsak” olmak üzere 2 çeşit yetiştirilmektedir. Vatanının orta Asya stepleri olduğu sanılmaktadır. Beyaz veya pembemsi renkli, az adette soğancıkdan (diş) meydana gelir. Dişlerin hepsi bir arada bir kabuk tarafından sarılmışlardır. Çok kuvvetli ve keskin bir kokusu ve yakıcı bir lezzeti vardır.
Bileşim:

Karbonhidratlar (sakkaroz, glikoz), vitaminler (A, B, C ve E) ve eterli uçucu yağ (alliin, allicin, ajoen) , scordein, selen ile dişilik ve erkeklik hormonlarına benzer maddeler taşımaktadır. Bu uçucu yağda özellikle allil disülfür bulunmaktadır. Bu bileşik kükürtlü bir amino asit olan alliin’in alliinaz isimli ferment etkisi ile parçalanarak allicin’i vermesi, allicin’in de, su buharı veya su karşısında, allil disülfür’e dönüşmesi sonucu meydana gelir. Sarımsağa özel koku ve lezzeti veren taşıdığı kükürtlü uçucu yağdır.
Etki ve Kullanılış:



Eski çağlardan beri bilinen ve kullanılan bir drog’dur. Orta çağda özellikle salgın hastalıklar (kolera, veba gibi) ile mücadelede kullanılmıştır. Antiseptik, idrar artırıcı, safra salgılarını artırıcı, solucan düşürücü (özellikle askarit ve oksiyürlere karşı), iştah açıcı, tansiyon (kan basıncı) ve kolesterol düşürücü, kanı sulandırıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkilere sahiptir. Antiseptik (mikrop öldürücü) etki taşıdığı allicin’den ileri gelmektedir. Antiseptik ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi; tarihçi Herodot’a göre eski Mısırlılar tarafından da bilinmekteydi. Çünkü Mısırlılar piramitlerin yapımında çalıştırdıkları işçilere her öğün sarımsak, soğan ve turp yediriyorlardı. II. Dünya savaşı sırasında, yaralandıkları zaman yaralarının mikrop kapmasını önlemek için, ezerek yaranın üzerine konmak üzere Rus askerlerine sarımsak verilmiştir.
Eğer yendikten sonra rahatsız edici bir koku oluşturmasaydı, kuşkusuz çok daha yaygın biçimde tüketilirdi. Ama onun değerli gücünden yararlanabilmek için büyük miktarlarda tüketmek gerekmez . Beklenen etki, gün boyunca 3-4 diş sarımsak yenerek sağlanabilir. Ayrıca koku problemi olmayan sarımsak tabletleri ve tentürü de aynı işi rahatlıkla görebilir. Önemli olan, aşırıya kaçmamak şartıyla kullanımdaki sürekliliktir. Kronik bronşit, sindirim problemleri, romatizma, kas ve organ ağrıları ve yüksek kan basıncı (yüksek tansiyon) öncelikli kullanım alanlarıdır. Ama erken yaşlanmaya karşı uygulanan bir tentür kürü de çok olumlu sonuçlar verir. En azından 5-6 ay sürecek olan bu kür sırasında, sabah ve öğlen saatlerinde 10-15 damla D6 inceltisi, yarım yemek kaşığı ılık suya eklenerek alınır. Böylece kişi ileri yaşlara kadar sağlıklı ve hareketli kalabilir. Et yemeyi seven, fazla kilolu, gaz şişkinliği çeken yaşlı kişileri hızlı çöküntülerden korumak için de, uzunca bir süre, sabah ve öğlen saatlerinde 10-15 damla D3 inceltisini yarım yemek kaşığı ılık suya ekleyerek kullanmaları önerilir. Sarımsağın, mide ve bağırsakları güçlendirici, mikropları ve virüsleri yok edici etkisi oldukça önemlidir. Öncelikle bacak, göz arkası ve beyin damarları olmak üzere, tüm damarları genişleterek, daha iyi beslenmelerini ve böylece, hızlı yaşlanmamalarını sağlar. Aynı zamanda tüksek kan basıncını (hiper tansiyon) başarıyla düşürebilir, kolesterol düzeyini normalleştirir ve damar iltihabı (tromboz-tromboflebit ) oluşumunu önler. Sarımsak, organizmayı ve bağışıklık sistemini güçlendirir ve hastalıklara karşı korur.
Bakınız-----> Kokusuz Sarımsak Tableti (Odorless Garlic)
Kullanım Biçimleri:
Kurt veya solucan düşürücü olarak, kabuğu soyulmuş olan bir sarımsak dişi bir ekmek kabuğu parçasına kuvvetle sürülür ve çıkan esansı emmiş olan ekmek parçası yenilir. Aynı amaç için sarımsak şurubu da kullanılmaktadır. 100 gr parçalanmış sarımsak, 200 gr su ve 200 gr şeker ile 1 gün bekletildikten sonra iyice karıştırılıp süzülür. Elde edilen şuruptan günde 2-3 yemek kaşığı içilir.



Haricen yara iyi edici olarak, taze sarımsak lapa halinde yara üzerine konur. Aynı amaç için sarımsak usaresi de kullanılabilir. Usare hazırlamak için bir miktar sarımsak havanda ezilir, sıkılarak alınan usarenin 1 gr miktarı 10 gr su ile sulandırılır ve bu karışımın içine, usarenin bozulmasını önlemek için, 10 damla kadar etil alkol konur. Bu usare haricen bilhassa saç hastalıklarının (saçkıran vs.) tedavisinde saçlı deri kısmına sürülür.



Tansiyon düşürücü olarak 10 gr sarımsak başı ezilir, üzerine 10 gr etil alkol konur, karışım 1 gün bekletildikten sonra ince bir bez veya süzgeçle süzülür. Elde edilen özsudan günde 3 defa 15-30 damla alınır.
Sarımsak Sütü: 2-3 diş sarımsak ezilir veya ince kıyılır, 1 su bardağı soğuk süte eklenir ve hafif ısıda kaynama derecesine kadar ısıtılır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. İhtiyaç duyulduğunda 1 bardak taze demlenmiş sarımsak sütü soğutulmadan içilir.


Kokusuz Sarımsak Tabletleri
Referanslar :
1-Vorberg G and Schneider B : Therapy with garlic : Results of a placebo-controlled, double-blind study. Br J Clin Pract 44 (Suppl.69) :7-11, 1990
2-Jain AK, Vargas R,et al. : Can garlic reduce serum lipids? A controlled clinical study. Am J med 94:632-635, 1993
3-Medicana, genel Sağlık Ansiklopedisi, Ana Yayıncılık, İstanbul, 1993
4-Güler Ç. : Güneş Tıp sözlüğü, Güneş Kitabevi, Ankara, 1997
5-Treben M. : Gesundheit aus der Apotheke Gottes, Steyr 1984
6-Eröztürk N. : Bir Yudum Sağlık, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 2000
7-Baytop T. : Türkiye’de Bitkiler ile Tedavi, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1984
8-Lawson LD and Hughes BG: Characterization of the formation of allicin and other thiosulfinates from garlic. Planta Med 58: 345-350, 1992


sarımsak sarmısak sarimsak sarmisak kolesterol tansiyon bağışıklık immune damar mantar antibiyotik trgliserid kalp mantar antiseptik gaz kanser mide kolon barsak bağırsak bagirsak solucan kurt hipertansiyon yüksektansiyon
netten alıntı